Perşembe, Şubat 15, 2007

Hikaye...


HERKES VE BİRKAÇ KİŞİ

Yağmur Herkese Yağar
Güneş Isıtır Herkesi
Mevsimler Herkes İçindir
Yalnız Çığ Altında Kalan
Sele Kapılan Her Zaman Birkaç Kişi

Herkes İçindir Aşk Da Ayrılık Da
Yalnızca Birkaç Kişi Ölür Acıdan
Eskiden Ölümle Tartılırdı Ayrılık
Kiminin Hayatı Yalnızca Unutkanlıktan

Her Şey, Herkes İçin Değildir Oysa
Kimi Hiçbirşey Ögrenmez Karanlıktan
Yalnızlığı Kullanmayı Bilmez Kimi
Kimi Ayrılamaz Karanlıktan

Yağmur Herkese Yağar
Ama Çok Az İnsan Tutar Yağmurun Ellerini
Onca Şarkı Onca Film Onca Roman
Ama Sevmeye Yetmez Herkesin Kalbi

Çığ Altında Kalan Sele Kapılan
Aşktan Ve Acıdan Ölen
Birkaç Kişi Dünyayı Başka Bir Yer Yapmaya Yeter
Aslında Onların Hikayesidir Anlatılan
Diğerleri Dinler, Seyreder, Geçer Gider
Geçer Gider Herkes
Hikayelerdir Geriye Kalan.

MURATHAN MUNGAN(Resim Leyla Sabah'a aittir)

Pazar, Şubat 11, 2007

Hırsız....


''Bir hırsızlık ve ayrımcılık öyküsü

Birbirlerinden sürekli bir şeyler çalan karakterlerin duygusal karmaşaları; sınıf ayrımının günümüz Londra'sındaki izdüşümleri üzerine ilginç bir film "Hırsız"

Alin TAŞÇIYAN

"Hırsız / Breaking and Entering"

Herkes birinin hayatına dalıp onun bir parçasını çalabilir. Ceza kanununda yeri yoktur ama bu da bir hırsızlıktır aslında.
Özel hayatın kapısı yoktur ki çalıp izin isteyesiniz, bir süreliğine ödünç alıp geri getiresiniz... "Hırsız" birbirlerinden sürekli bir şeyler çalan karakterlerin duygusal karmaşaları; sınıf ayrımının günümüz Londra'sındaki izdüşümleri üzerine ilginç, seyredilebilir bir film. Yıldızı "İngiliz Hasta" ile parlayan Anthony Minghella'dan ummayacağınız kadar derin, farklı okumalara açık, gösterdiğinden fazlasını içeriyor.
Filmin özgün adında bir söz oyunu var. "Break in" İngilizce bir yere zorla girme anlamına gelir. Kırma anlamına gelen "Breaking" kulağa "break in" gibi de geliyor. Ardından ise girme anlamına gelen "entering" kullanılıyor. "Kırma ve girme" soygun amacıyla haneye tecavüze kadar filmin karakterlerinin birbirlerinin hayatlarına müdahalelerine de vurguluyor sözcük anlamıyla.
Annesi Boşnak, babası Sırp olan Miro, çete reisi amcası tarafından bir mimarlık şirketini soymaya teşvik ediliyor. Yarı Boşnak olduğu için kendini kanıtlamaya zorlanıyor. Çatılarda kedi kadar çevik dolaşan Miro, amcasının şirketinin sabah teslimatını yaptığı bilgisayarları gece çalmaları için çatıdan içeri girip kapıyı açıyor.
Çatıyı kaplayan camlar kırılmış da olsa kapının açılması giriş şifresine sahip olan temizlik elemanlarını töhmet altında bırakıyor. Ortaklar, üst üste soyulunca geceleri şirket önünde nöbet tutmaya başlıyor, Afrikalı temizlikçiyi de gözetliyor.
Sandy ve Will pek düzgün ve duygusal yuppie'ler gibi görünseler de hiç de masum değiller. İki mimar, Londra'nın tabiri caizse ayaktakımı semti denebilecek, sokakta fahişelik yapılan, uyuşturucu satılan, göçmenlerin barındığı semti King's Cross'ta kentsel dönüşüm projesi yürütüyor. Bölgeyi "betonarme sulak alan" diyebileceğimiz bir hale getirmek için ihale almış. Kendilerinin öyle çayır çimene bir merakı yok. Kağıt üstünde çağdaş tasarım yapıyorlar. Onlar King's Cross'un çevre hırsızları.
İkileme düşen karakterler,
Filmin odak noktasında Will var. Birlikte yaşadığı İsveçli Liv'in otistik kızı sürekli jimnastik yapıyor ve hiç uyumuyor. Ne Liv ne de kızı Will'i baba olarak görüyor, ikisinin arasında apayrı bir bağ var. Will bunu kırıp içeri giremiyor. Ama bir gün hırsızı takip edip evini öğreniyor, evde terzilik yapan güzel annesinin hayatına dalıyor!
Sonunda film öyle bir yere doğru gidiyor ki hemen hemen bütün karakterler bir ikileme düşüyor, iki seçenek arasında adilane karar vermeleri gerekiyor. Olayların yavaş yavaş düğümlenişi, çelişkilerin oluşumu, karakterlerin sıkışması filmin psikolojik yönden son derece iyi ve inandırıcı yönleri.
Öte yandan "Hırsız"ın asıl gücü bir yandan değişip çağdaşlaşmakta olan dünyada -ayrımcılığa yol açan önyargılardan evlilik gibi temel taşı kurumlara- toplumsal normların kolay kolay değişemediğini örnekleyen sosyolojik yapısından kaynaklanıyor.''demiş Alin Taşcıyan bu film için çok ta güzel anlatmış bende filmin görülmesi gerektiğine inanıyorum..
(Başlıktaki resim Meksikalı sanatçı Tellosa'nın eseridir)

Çarşamba, Şubat 07, 2007

Ölümle Yaşam Arasındaki Geçiş Hattını Yok Etmek

Doğu Karadenizin Gürcistan sınırına yakın bir köyünde doğan, Mircan ,albümü Sala için şöyle diyor;''İşte bundandır salanın yüreğime bu kadar dokunması..Her sala okunuşunda hocanın büyülü sesine kulak verir dağlanmış yüreğimle dinlerdim ölmüş birinin ardından okunduğunu bilerek. Ölmüş birinin ardından gözyaşları döküldüğünü bilerek,ölümle yaşam arasındaki geçiş hattını yok etmiş biri olarak'' diye yazmış..bende akşam bir taraftan o şalı örüp bir taraftan onun büyülü sesini dinledim.. insanın içine işleyen bir ses tavsiye ederim..